Thursday, December 31, 2015

Elastic Heart


dumandan, tozdan, sisten göz gözü görmüyordu
her şey kapkaranlık bir ana gömülmüştü
ölüm gibi bir şey olmuştu ama kimse ölmemişti
hayatını geri kazanmak için el yordamıyla savaş veriyordu
silahsızdı
çırılçıplaktı

hayattaydı oysa, kalbi atıyordu, değil mi?
hayattaydı oysa, nefes alıyordu, değil mi?
konuşuyordu
gülüyordu
savaşıyordu
hayatını geri kazanmaya çalışıyordu

güneş içeri girmeye başlayınca aydınlandı ortalık
ne duman kaldı geriye ne toz
gözleri acıdı biraz, kaldırdı kafasını, etrafına baktı
hapsolduğunu farketti
bir adam vardı karşısında, kimdi?
esmer miydi?
sarışın değildi
hapsolmuştu adam da
merakla yaklaştı kadın
sabırsız kedi merakına karşı koyamazdı, kahretsin
yaklaştı, kokladı, dokundu
harika hissetti önce
ama
hapsolmuşlardı
kurtulmalı ordan!
nasıl?
kurtarmalı kendini
kurtarmalı adamı
o muydu? o olabilir miydi? kaçar mıydı benimle?
kurtulur muyduk?!

sis çökmeye başladı yeniden
haykırıyordu kadın
nerdesin?
nerdesin?
haykırıyordu kadın
nerdesin?
duymuyordu adam
nerdesin?

bütün şehri yerle bir eden bir savaş başlamıştı şimdi yeniden
bütün sevdaların şehrini
toprakları ölmüş kalplerin zehirli kanıyla sulanmış şehri,
şüphelerin bulutlarıyla karanlığıyla gömmüştü savaş
ama
savaş çocuklarıydık biz, her birimiz derinimizden yaralı
yaralarımızın kabuğunu soyarak büyüdük
öyle ki
daha da kalınlaşmıştı derimiz her defasında
nüfuz edecek yeni yaralar açmaya gücü yetmez olmuştu kimsenin,
nasırlaşmıştık
sağ kalacağımızı bilerek yürüdük savaş alanında
savaşmadık birbirimiz için
ayağımızın altında leşini bile tükettiğimiz ruhların kemiklerini kırarak,
geçip gittim hayatından...

hazırdı kadın
silahsızdı
çırılçıplak
savaş alanında güvenle adama baktı, seslendi, tuttu yakasından, çekti kendine, bağırdı
haykırdı
nerdesin?
görmüyordu adam,
duymuyordu
bilmiyor muydu yoksa?

yürüdü kadın
sarıldı adam
yürüdü kadın
elini tuttu adam
yürüdü kadın
adam yoktu
yürüdü kadın
bir çiçek buldu yıkıntıların arasında
umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı şehirde
güzel bir şey gördüğünde ne yapacağını bilemez baktı öylece
aldı çiçeği kadın, bastırdı içine
kırık hayallerini de sakladı yıkıntıların arasına
ölüm gibi bir şey olmuştu ama kimse ölmemişti


Thursday, December 24, 2015

Hey Jude

gerçeği daha yeni farkediyorum.
ben gidiyorum.
gideceğim yani.
biraz daha zamanı var ama
bu sefer gerçekten gidiyorum
sadece kaçmaktan söz ederken
kendi kendime
gerçekten gidiyorum
neden kaçtığımı da bilmeden üstelik
kendimle beraber herkesi ardımdan sürükleyerek
bilinmezliğe...

bülent ortaçgil dinleyecektik daha seninle, kucağına yatacaktım
ihsan oktay anar romanları okuyacaktık gece geç saatlere kadar, uykusuz
çok sıkılınca saçma reality showlardan birini izleyip dalga geçecektik
izlediğimiz bilim kurgu filmini tartışacaktık, zıtlaşacaktık, inatlaşacaktık

tanışacaktık daha seninle
boğazın ayazında vapura binecektik...

gidiyorum ben,
tanışamadık.
tez canlıyımdır ya
çok beklemem

daha da kötüleştirme durumu... tanışmadık nasıl olsa... değil mi?

zaten hep yalnızdım
zaten hep bir ben
içimden geldi cesaretim,
hep,
kendimden.
gidiyorum ben.
gideceğim yani.
daha vakti var.
gerçekten

g

e

r

ç

e

k


inanamıyorum hala.
bunu dinle, inancın olsun kendine.



Saturday, December 12, 2015

This Feeling


yorulmuştu
sadece hala nefes alabildiği için şanslı hisseder olmuştu
sahi bu kadar çok insan varken
nasıl olurdu bunca yalnızlık
neyimiz eksikti
yoksa fazla mıydık
sonu bilinmez bir çaresizliğin içinde debelenirken kesişti yolları
bir anda parmak uçlarında hissettiği sıcaklığı anlamadı önce
hayır ne gerek vardı
aklındaki boşlukla başı beladaydı zaten
sadece eğlencesine kendini ateşe atamayacak kadar geç kalmıştı
göğsüne bir yumruk yemişçesine batıyordu her nefesinde
boşluklar doldurulmak içindiyse de
koysan almıyordu
hayal etmek yanılgıya sürüklüyordu ne de olsa
sadece bu hissi alıp götürmeseydi ellerinden
kabul edilebilirdi
bekledi
derin bir nefes aldı.
iyi mi olacaktı acaba?
geçecek miydi bu da?
sonra bir cümle geldi aklına
kendine ne anlatacağını bilemediği o anda

olmamasına razıyım. oluyormuş gibi olmasın yeter

özgüvenini giydi yeniden
ve bitti.
"sonra yalnız bir opera başladı"

Wednesday, November 11, 2015

Çal Kapımı

https://www.instagram.com/p/I934EcpXZy/

normal hayatın seyri devam ederken
bir gözün kapıda beklediğin vardır
beyaz elleri gitarın tellerine vururken
yumuşak kıvırcık saçları ritmiyle sallanır
yeşil gözlerini dikmiş gözlerine
kalbini bitiş noktasına doğru hızla koşturan
bir hayat boyarsın kapısı mavi
ister uykusuz
ister huzursuz
ister mutsuz
yaşasanız içinde yer bitirirsiniz birbirinizi
sonra dersiniz ki aşk yetmez
yollar zorlu
neden bilmiyorum
birbiriniz için yaratılmadınız çünkü
ama istersin ya 
yine de
çalsa kapımı

Sunday, October 25, 2015

Aşk Bu Değil


Hiç aklımda yokken karşıma çıktın, umut verdin önce bana.
 Sinsi gibi yaklaştın, sözler verdin, sarıldın.
 Sonra kaçtın.
 Hiçbir şey yapmamışken ben üstelik.
 Hiç suçum yokken.
 Kendim bile zor zamanların içinde boğuşurken yanında olmak istediğimde ittin beni, istemedin.
Kıyamadım ama.
 Kalbinin güzel olduğunu gördüğümden, zaman verdim.
 Bekledim.
 Gidip başkalarına sarıldım sonra.
Senin sarıldığın gibi sarılmadılar.
Sakinleşemedim.
Nasıl uçup giderdi senin yanında endişelerim, anksiyetelerim, paniklerim.
Sana hiç böyle hissettiremedim diye ağladım yine.
Sonra beni tanımak için hiç çabalamamana ağladım.
Oysa ki ne gerçek bir sıkıntımı dinledin, ne de gözyaşımı sildin.
Olsun ama, sarıldığında geçiyordu zaten.
Sen o dokunuşundaki sihri hiç anlamadın.

 Birbirimizi gördüğümüz o çarpılma anının üstünden 6 ay geçti.
 ALTI.
 "Acele etme, ağırdan al bu sefer, sağlıklı olan böyle olan" demediler mi hep dedim.
 Olmadı.
 Elimi bile tutmadın yanyana yürürken.
Uyuyamayıp yanından kalktığım o gece bir karar verecektim.
Ya kalacaktım ya gidecektim.
Ne gidebildim ne de sen tutmak istedin beni yanında.
Gündelik koşturmalar içinde arkanda bıraktın beni. Ne için?
Ne için...
 Mükemmel bir kadınsın demiştin ya.
Neden yalan söyledin?
O kadar mükemmel olsam mutlu etmek isterdin beni, denerdin.
 Denemedin.

 İnşallah istediğin her şeyi başarırsın hayatında.
İyi ki çıktın karşıma.
İyi bir insan olduğunu biliyorum özünde.
Gözüne baktığım an okudum bütün içini.
Hayatında zorlu bir dönemdesin bunu da biliyorum.
Ama ben de zor duruyorum ayakta.
İhtiyacım olan şeyi sarılışında bulduğumu zannetmiştim.
Ama tüm parçaları birleştirince gerçeğin ortada kabak gibi durduğunu farkettim...
 Tüm bunlar karşılıklı olmalı.
 Karşılığı yok sende.
 Ben gidiyorum.

Tuesday, September 15, 2015

Lost Control

bazı aralıklarla, bazı şarkıları yeniden dinleyip
ne hissettiğimi tartıyorum
geriye ne kadar tortu kalmış diye kontrol etmeliyim
bazı şeylerin değiştiğini görmem gerek
denemeliyim, duygularımı.
benim testim de bu...
ne garip
çok derinden ve histerik bir acı hissetmeme neden bu şarkı
2006 Ekim'inden bu yana geçen tam 9 senede
yutkunamama, nefes alamamama neden hala
HALA
ne zaman bitecek
ilaçlar bitti
insanlar gitti
hayatın seyri döndü iyiye, güzele
doğru hala adaletin pençesinde ama
ellerim titriyor yine de
buz kesiyor parmak uçlarım
ağlamıyorum en azından artık
yalan söyledim
yine cesur maskemin ardına saklanıyorum
geçecek
geçecek
ne bitmeyen kelime hala
sonu yok.
yok.


Monday, September 14, 2015

Grizzly Bear


duygusal olmanın kötü bir şey olduğunu konuşurken duydum sizi
burası benim melankolik tarafım
yalnız kaldığım
konuştuğum işte kendi kendime
rahatça ve dürüstçe
hep gizlendiğinizden, korktuğunuzdan gerçekliğinizden
görmezden gelmek, boş vermek kolayınıza geldiğinden
ben bunları konuşabiliyorum kendimle diye
zayıf zannediyorsanız.

eksik hissetmiyorum
bütün değilim elbet
bir şey yok sanki, nerde?
herkes kayıp yanını aramıyor mu zaten?

yaşanmamışlıklara aslında isyanım
ertelenmiş, geciktirilmiş, sürüncemede bırakılmış, rafa kaldırılmış
vazgeçilmiş yani
kendinizi çabalamaktan alıkoymuşluğunuza
yoksa mutlu olmak için yaşıyoruz hepimiz

dağların üstünde, yıldızların altında bir yere
koordinatları mühim değil, istediğin kadar uzağa
eve gidelim
konuşacaklarımız var
sana öğreteceğim
saçımı sevsen yeter
küçük kalbini kanatlarımın altına alıp
ona iyi bakacağım
bana güven


Monday, September 7, 2015

Wasting My Young Years


ben
denizlerde kaybolmak
damlalarda boğulmak için
ben
rüzgara kendimi bırakıp
uçuşmak için özgürlüğe
havalanıp yani yerden yükseğe
saldığım köklerden kurtulmak için
şimdi hapsolmuş gibi
ışıksız bir geleceğe
nefessiz ve sessiz
çığlıklar kopuyor kirpiklerimden
kalbim kalbine değmeden
kaçamak bir bakışta yok oluyor
vira demir git diyor içimden bir ses
sabahı bekleme


Friday, August 7, 2015

Yani


yoluna koymaya çalışsan da
bazen sadece yoldan çekilip eyvallah demek
ağırına gidiyor insanın
çok uzun zaman geçmese bile
kalpten veriliyor bazı sözler
cesur olup dillendirmek zor kimisine
sevmenin engelleri aşacağına dair ne hikayeler anlattılar
çocuk yanımız inanıyor
ümitleniyor
bekliyor
ama olmuyor
istesen de olmuyor
kimse gelmiyor beklediğinde
gidip almaya bile mecali kalmamış aşkın
hiç aşık olmamış belki de
ne üzülüyorum sevmeyi öğrenmeyelere


Saturday, August 1, 2015

Kisser


tüm karanlık düşüncelerinin aydınlandığı bir ana yolculuğa çıkmış
sanki şüphenin anlamını hiç öğrenmemiş gibi
meraklı kedi dolanıyor kuyruğunda, kokusunu takip ediyor
cehennemin dibinden el sallıyor heyecanla
yemyeşil bir arazi gözlerinin önünde uçsuz bucaksız, alabildiğine
bir öpücükle canlanıyor kanatları
tepelerinden uçup mezarını delip geçiyor
sıkıcı hayallerini söküp atıyor içinden
dünyasına çökmüş ölü toprağı savruluyor her kanat çırpışında
ikinci defa öp onu
dünyanı tersine çevirsin
upuzun soğuk gecelerini ısıtır sıcaklığıyla
bırak uçsun bulutlarının üstünde
kıyılarına konsun
neye ihtiyacın varsa 
bir öpüşüyle doldurur içini

Friday, June 26, 2015

Bir Tek Sen Yalanı


duymak istediğim her şeyi bir tek ortaçgil şarkısı söyler
kelimelere boğulma
yorulma
gel bir şarkı dinleyelim birlikte
sarıl bana
ben hep seni severim
inanırım yalanlarına


Monday, June 22, 2015

Touch Me


tatlı bir ağustos öğleden sonrası esintisi hışırdatıyor yaprakları
burnumda içimi mutlulukla dolup taşıran yaseminlerin kokusu
yetmişlerden kalma beyaz elbisemin etekleri uçuşuyor
saksafonun notaları taşınıyor başka bir kıtaya
papatyalardan taç yapmaya çalışıp beceremeyince üzüldüm diye
kulağıma kocaman bir tanesini sıkıştırıp yanağıma öpücük konduruyorsun
pespembe oluyorum o kalabalığın içinde beni öptüğün için
küçük kız çocuğu utanması rolüm kalbini sıkıştırıyor
ah, gözlerinde saklayamadığın o pırıltıyı görüyorum
sonsuza kadar seveceksin beni
yamuk gülüşüne, sadece kendine sakladığın bir söz gizlemişsin
saçlarım uçuşup tüm benliğini ele geçirmeden
cennet ayaklarımızın altında ezilene kadar
itiraf etmeyeceksin biliyorum
keşke bağırabilsem avazım çıktığı kadar
haykırsam
i'm gonna love you till the stars fall from the sky for you and i


Sunday, June 21, 2015

Fix You



özel günlerde sosyal medyada özel sözler söyleme furyasına kapılıp gitmek istemedim
ama bugün babalar günü
sadece etrafa şov yapmak için değil, gerçekten hissettiğim için buraya kazımak istedim

"baba sorunlu" birçok kadınla dolup taşan bu mutsuz ülkede, sen hep farklı bir babaydın.
"baba olduğumda, babam gibi bir baba olmayacağım" diye söz vermiştin ya kendine,
olmadın baba.
ilk aşkım, ilk arkadaşım, ilk sırdaşım oldun
ne zaman yolumu kaybetsem oradaydın
ne zaman kalbim kırılsa
ne zaman başaramasam
ne zaman kaybetsem
pes etsem
korksam
düşsem 
yorulsam
başıma ne gelirse gelsin yani
oradaydın
ben hep "baba" diye ağladım
sanki bu şarkıyı chris martin değil de
sen yazmışsın gibi baba
çok da iyi şiir yazarsın bilirim
bu yazma merakımı senden aldığım ortada

yani diyorum ki baba;

beni olduğum gibi kabul ettiğin için
hep yolumu aydınlattığın için
hep desteklediğin
cesaret verdiğin
güvendiğin
iyileştirdiğin
yanımda olduğun
orada olduğun için
teşekkür derim

hayatımdaki en büyük şansım sensin.


Wednesday, June 17, 2015

The Things Left Unsaid


için, ölen yıldızlar gibi kendi içine çöküyor ağırlığıyla
sanki nefes alamadığın o birkaç saniyede tüm enerjin damarlarından çekiliyor
baktığında gördüğümn şey karşısında omurgandan aşağıya,
sonra tüm göğüs kafesin boyunca 
kışın soğuğu işliyor 
bir haziran öğleden sonrası

birkaç bira sonra 
gözünün önünde uçuşuyor saçları, 
uzanıp dokunamıyorsun
kafanın içinde dolanıp duruyor
kafanın içinde savrulup duruyor
uyuyamıyorsun
düşünmekten beynin uyuşuyor
cevapsız kalan soruların uzay boşluğunda kayboluyor
kayıp gidiyor atmosferinde
parlayıp sönüyor
bitiyor
hangi paralel evrende yaşıyor sevdan şimdi bilmem


Saturday, May 30, 2015

Sen Sorumlusun



yazmak istediğim her şeyi söylemiş
üzerine ne gevelesem uçup gidecek kelimeler
bir parça sihir tozu serpiştirir gibi aralarına
bomboş kalmış içinin
heyecandan nefesini tutar bir suçlama aşkına
hep senin yüzünden
kırılgan bir aşkın pençesinde mutlulukla kıvranmak gibi bir yaşama sevinciyle dolup taşmalı oysa ki
her gün daha çok istemeli
tutkuyla her yere, her yerde, her yerine
hep senin yüzünden
hep seni
hep sana
hep senden


Friday, May 8, 2015

Ben Ordaydım Zaten

https://instagram.com/p/2B4-gWQTsg/
kelimelerle oynayabilen insanlara bayılıyorum.
hele 10 parmağına 10-15-20 marifet sığdırmış olanlara
pamuk gibi tatlı sesli, nefis bir müzisyen.
her şarkısından duvar yazısı fışkırır
melankolik ya, en çok o yüzden seviyorum heralde.
harika insanlar var adını bilmediğimiz... harika.


Monday, April 6, 2015

Nilüfer


soğuk duvarlarına çarpan poyraz,
cılız ağaçlar gibi titremesine neden oluyordu.
kaçmaya yeri kalmamış
içine, içini hapsetmiş
gözleri kararıyor düşündükçe
"o"nda bıraktıklarının yerine koyacak neyi vardı?
aradıkça bulamıyor.
şansını tüketmiş.
boğazını kavuran, acı bir tad damağında
akıp da gitmiyor, takılıp kalmış.
nefes almasına,
kalbinin çarpmasına engel olan da bu mu yoksa?
geceleri, tam da uyumadan önce aklına düşen
sevgisizliği
yorgana çokça sarılmasına neden.
daha da incinmeye korktuğundan
ne zaman biraz inanacak olsa
yanılgıya düşeceğine kanaat getirip
vazgeçmiş
tırnaklarını avuç içlerine saplayıp
dişlerini dudaklarına bastırıp
üstüne başına yabancıların kokusu sinmiş
yastığındaki kanıtları gözyaşlarıyla silmiş.
içinin kalanlarını avutmak uğraşından
yorgun düşmüş.


Monday, March 30, 2015

Sea Song

https://instagram.com/p/xWO1PLBGIC/
Belki de sadece pazar sabahları kalkıp
ormanları aşıp, denize ulaşabileceğim bir yerde olmalıyım,
yürüyerek.
çok yorulduğumdan başım döner,
alerjiden gözlerim kaşınır.

sonra kutuplarda kamp kurup
ciğerlerim soğuktan acırken
kuzey ışıklarına inanamazdım.

kalbi kırık bir şarkı olmaktan çok uzak bir yere
yüzüm sabahını aydınlatan gülümsemeyle çevrili
sanki bütün gece uyumamış gibi sersemlemiş halde
daha önce hayalini bile kuramadığım kadar gerçeğe
gitsem.

düzmece iyiyimlerden öteye
kimsenin olmadığı ama
herkesim olmaya yetecek kadar.

ferahlamış ve hafiflemiş
kendini rüzgara bırakıp uçmak gibi
ya da akışa kapılıp sürüklenmek gibi
takip etmeden
ya da edilmeden
öylesine.
sadece canım istedi diye.
gitsem.

benimle gelir misin?

***

bu şarkı diğer bütün şarkılardan daha özel galiba
kaybolup giden bir şey var içinde
3 dakika 20 sn
benim için gözlerini kapatıp dinler misin?
hayal et.
deniz gibi olduğunu.
dalgalarını dinle.
bırak köpürsün içinde.
teninde yumuşacık hisset şarkıyı.


Tuesday, March 17, 2015

Coins in a Fountain

https://instagram.com/p/0SaAchIxeP/
sadece karpuzla beslenip
dudaklarımı uyuşturan buzlu şeyler içip
güneş yanıklarıyla kavrulurken
burnumun soyulmasını,
tenimin güneş kremi koktuğu günleri özledim.
saçlarımın renginin güneşten açıldığı
dalgalarının deniz koktuğu
yuvarlak gözlüklerimi takmayı
ayaklarıma kumların yapışmasını
gecenin 3'ünde fıskiyelerin altında koşmayı
çıplak ayakla çimenlere basmayı
sevmeyi bir de...
palmiyelerin hışırtısını
denize girerken küçük çığlıklar atmayı
rüzgarın kitabımın sayfalarını uçuşturmasını
kulaklarım acıyana kadar derine dalmayı
küçük mutlulukları yani.
özledim.


en güzel bir şarkı.
bana benzediğini söyleyen oldu.
aldığım en güzel hediyeydi galiba.
teşekkür ederim.



Saturday, March 14, 2015

Undisclosed Desires

https://instagram.com/p/zdKt_jhGCR/
Muse yeni albüm müjdesini vermişken 
ve taş gibi bir şarkıyla ortaya çıkmışken, 
eski şarkılarına dönüp kendime küçük nostaljiler yaptım.
Tam olarak ne demek istediğini anlamamıştım şarkının başta.
Aşkla ilgiliydi, hem de çok aşkla, tam da aradığım gibi bir aşkla.
Sakinleştiren, dinginlik veren, dinlendiren...
İngilizce hocama "ne demek ki şimdi bu tam" diye sorup, 
anlamını öğrendiğimde kulaklarımın kızardığı yaşlardayım.

Şimdi yine dinlediğimde, aradığımın değişmediğini
Aksine şarkının daha da 
bir şeyler ifade eder
hale geldiğini farkediyorum.
Aradan geçen 6 senede
daha günahkar ve daha sevgisiz
daha soğuk ve daha sert bir insana dönüşmüşüm.
inkarlarla geçiştirdiğim sorular
ikilemlerin içinde boğulup
en sonunda
boşverdiğim
hemen unuttuğum
acıyı bile hissetmediğim artık yani.

açız.
hepimiz sevgiye açız.
yana yana aranıyoruz.
biri kalbimizdeki şiddeti,
içimizdeki şeytanı,
sustursun diye.
hatırlatsın bizi, bize diye...
ama söylemiyoruz
ihtiyacımızı belli edersek zayıf olmaktan korkuyoruz.


neyse.
Matthew Bellamy demiş ki:  It's a song about love and the dark secrets that lovers share

unuttuğumuz şarkılardan biri yine.
hatırlayalım.


Saturday, February 21, 2015

Down with the Sickness


bugün romantik ve sevimli şeyler yazmaktan çok uzağım
bazen hiç hoşunuza gitmeyecek müzikler paylaşabileceğim konusunda sizi uyarmıştım
ruh halime göre pantera'dan girip disturbed'den çıkıyorum hep
saçlarımı siyaha boyayıp ağzıma burnuma piercingler taktığım
hayatla kavgalı ve nefret dolu olduğum günlerim oldu tabi
ben de ergendim
bunları dinleyip sağı solu kırıp dağıtmak istiyorum hala
bir parçamı ergen bırakmaktan dolayı da asla ASLA pişman değilim
bu şarkılar da benim parçam
kendimi bir miktar kaybedip pis rock barlara gidebilirim
koyu sarı saçlarım ve mor ojelerilerimle metalci abilerin içinde sırıtabilirim
ama iyi bir gitar riffinde ya da drum soloda kendimi kaybedebilirim
NE VAR?
içimde uzun, dalgalı ve yağlı saçlı pis metalci besliyorum.
artık buna alışın.


Tuesday, February 10, 2015

My Mistakes Were Made For You



yıl bin dokuz yüz altmış küsur
neredeydim ya da kiminle gelmiştim buraya hatırlamıyorum
kapkaranlık burası
kaskatı soğuk
rüzgar kokunu taşıyor
ürperiyorum
beynim karıncalanıyor
çıplak ayak yürüdüğüm yeri hissetmiyorum
yalnızca bir sahne kalmış aklımda
dağınık saçlarınla yarım gülümsemen
gözlerine bakmaya utandığım günlerden daha

sanki yüzlerce
binlerce
kilometrelerce
boşluğa düşüyorum
düşüyorum
bir şeylere çarpacağım
gözlerimi sımsıkı kapattım
içim kusuyor seni
işlediğim bütün günahların diyetini ödüyorum
parmak uçlarım buz kesiyor dokunamıyorum kimseye
bir kabustan uyanmaya çalışır gibi
göğsümde karabasanların ağırlığı
boğazımda kalan ucuz bir viski tadı
acıyı tükürüp atmak
tırnaklarımdan kazıyıp çıkarmak istiyorum
ama hayır
en sevdiğim siyah elbisemi giydim
saçlarımı omuzlarıma bıraktım
o sevdiğin kırmızı rujumu sürdüm
kokunu içime çeke çeke
kalabalığa karışmaya gidiyorum
hala bir yere çarpmadan
küçücük parçalara ayrılmadan
dağılmadan yani
düşmeye devam ediyorum
sonu gelmeyen
ucu bucağı görülmeyen…

kaçmak için geldim
unutmak için seviyorum



Monday, January 19, 2015

Loverman


bana aşkın tanımı yapabilir misin abidin?
ama öyle sevimli, prenses, pembe bir aşktan bahsetmiyorum
benim tanımlarım şarkılarla hep.
aklımda hep aynı nakarat

orjinalinden daha iyi coverlar listemin bir numarasında
jaymz'ın yırtıcı vokalinde aradığım lezzeti buluyorum
bana ucuz klişelerle geldiğinizde işte...
canım
aradığım bu benim
biraz ruh hastası
biraz şeytani
zehirli
ayinin orta yerinde
hipnotize oldum
kayboldum
tüylerim diken diken
daha ne kadar sürecek böyle?
biraz daha mı?
oluuur


Monday, January 12, 2015

Whistle for the Choir


mesela düşünüyorum
soğuk bir sonbahar günü
bir yerlere yağmur yağmış galiba
burnuma tuzlu deniz kokusuyla karışık toprak kokusunu taşıyor rüzgar
saçlarım sürekli gözümün önünde uçuşuyor,
ikide bir elimle düzeltmeye çalışmaktan sıkıldım
rengarenk çıplak ampullerin aydınlattığı 
yemyeşil bir yerdeyiz işte denize karşı
dans eden, güzel gülümseyen insanlar var etrafta
başım dönüyor biraz, şaraptan sanırım
üşüdüm bir de, ceketimi unutmuşum.
şarkıya dalgaların sesi karışmışken
önüne bakmış, masadaki çerezi kurcalıyorsun
kafanı kaldırdığında bir anda göz göze geldik
o aptal pembe dizilerden bir sahne çalmış gibi
kalakaldık.

o andı sanırım. 

evet tam olarak o andı.
hani bir kamera efekti vardır, zoom in.
hah aynen öyle işte, yaklaştın bana
bir anda kayboldu her şey
yine aptal bir film sahnesindeyiz işte

Is it out of line if I was to be bold and say "Would you be mine?"

aptal, evet.
aptal.
senin aptal kızın olabilir(im)
miyim?



Tuesday, January 6, 2015

West Coast


seni özledim
belki dönmüşsündür diye kontrol etmeden her gün
içim rahat etmiyor
hava da o kadar kötüdü ki
siyah ceketime sarındım merak etme
hala buralardaymışsın gibi hissediyorum
kapının önünde bekleyip her gece 
bir sigara yakıyorum boş pencerene bakarak
en çok sokak lambasıyla konuşuyorum galiba
yokluğunda sokağı aydınlatmasını tembihliyorum
olur da dönersen 
ya bulamazsan yolunu?

yağmur fena bastırdı
bu gece yeter
eve dönüyorum
keşke sokuşturup seni de çantama
yanımda götürebilseydim
...