Wednesday, August 27, 2014

Simple Girl

bir kız vardı
adını hatırlamazsın muhtemelen
omuzlarından aşağı dökülen
uçları güneşten sararmış saçları vardı
güldüğünde 32 dişini saymak mümkündü
birkaç kitabıyla
birkaç filmiyle
sade bir kızdı
sadece...
çok konuşmazdı
makyajdan bile anlamazdı
kadınsı kaygılardan uzak...
küçücük şeylerden mutlu olamayı bilirdi
biraz rüzgar
biraz deniz
biraz yaprak hışırtısı
biraz yalnızlık...
içine kapanık demek doğru olmazdı ona
kendisiyle ilgili konuşmazdı
merak ederdin
o seni hayatının kenarında tutmayı tercih ederdi
hayatında olmak için tutunurdun ama
bir fotoğraftan başka şey göstermezdi
bir fotoğraftan fazlasıydı belki
merak ederdin
fazlasını isterdin
bir işaret...
bir işaret verse vazgeçemezdin.


Wednesday, August 13, 2014

Just Dropped In

baharın son günleriydi
ya da belki de yazın ilk günleri
izmirde bir ev
uzaktan bostanlı ışıkları parlıyor
kaçıncı kattayız acaba?
bir vapur mu geçiyor körfezi?
balkonuna kurulmuş birileri
ellerinde dumanlar
çektikleri nefes bir, iki, üç...
saymamışlar.
gece yaşını aldıkça
kafalarına hiç kurmadıkları düşünceler
belki başka renkler
hücum ediyor.
beyaz tavşan nerede?
şu masadaki şişe iksir mi?
çay saati geldi mi?
ah, şapkamı düşürdüm,
beni de bekleyin!
cheshire kedisi,
seni görüyorum,
dur bekle!
nerdeyim?
gökkuşağı ne kadar parlak
bu ışık da ne
gözlerimi acıtıyor.
uyandım mı yoksa?

rüzgar bir şey söylemek istiyor
ama gıdıklanıyorum
ben güldükçe
sanki dünya küçüldü.
küçücük.
küçücü.
küçüc.
kelime kayboldu.

gökkuşağının sonunda bekleyen bir "şey" var.
anlamadım.
ama yaklaşmadan edemiyorum.
merak ediyorum.
bir sorum var.
neydi?

bir.
nefes.
daha.

"have i gone mad?"

aldığım yanıt neydi?

ah, hatırladım.

- i'm afraid so. you're entirely bonkers. but i'll tell you a secret. all the best people are.


Monday, August 11, 2014

Perfect Day

ilkbaharda yeniden doğan meşe yaprakları gibi,
gözlerinin yeşili olan geldi
sanki denize yakın olduğumda nasıl da mutlu olduğumu bilirmiş gibi
elimden tutup sahile götürdü beni.
rüzgar saçlarını darma dağınık ederken
hava kararana kadar,
dolunay çıkana kadar,
ben işte... kendimi unutana kadar,
hayallerini anlattı..
bazen deniz vururdu kıyımıza,
nasıl kaçacağını bilemezdi.
ifadesine sevimlilik katan çarpık dişlerini saklayamadan gülerdi haline
o aptallığına gülerken
kollarımın arasına alıp uzun uzun öpmek isterdim
heyecanla anlatırken hayallerini,
eline koluna sahip çıkamaz,
ne varsa etrafında devirirdi.

3 ya da belki 4 bira sonrasıydı
gözlerini gözlerime dikmişken
hayallerine ortak olmamı beklerken
sanki tüm sorunlar yok olmuşçasına,
sanki anlarmışım gibi,
başka,
bambaşka biriymişim gibi,
hayata sarılmamı sağladı hayalleri.

harika bir gündü işte.
yanında olduğuma
yanımda olduğuna
memnunum.