Thursday, December 31, 2015

Elastic Heart


dumandan, tozdan, sisten göz gözü görmüyordu
her şey kapkaranlık bir ana gömülmüştü
ölüm gibi bir şey olmuştu ama kimse ölmemişti
hayatını geri kazanmak için el yordamıyla savaş veriyordu
silahsızdı
çırılçıplaktı

hayattaydı oysa, kalbi atıyordu, değil mi?
hayattaydı oysa, nefes alıyordu, değil mi?
konuşuyordu
gülüyordu
savaşıyordu
hayatını geri kazanmaya çalışıyordu

güneş içeri girmeye başlayınca aydınlandı ortalık
ne duman kaldı geriye ne toz
gözleri acıdı biraz, kaldırdı kafasını, etrafına baktı
hapsolduğunu farketti
bir adam vardı karşısında, kimdi?
esmer miydi?
sarışın değildi
hapsolmuştu adam da
merakla yaklaştı kadın
sabırsız kedi merakına karşı koyamazdı, kahretsin
yaklaştı, kokladı, dokundu
harika hissetti önce
ama
hapsolmuşlardı
kurtulmalı ordan!
nasıl?
kurtarmalı kendini
kurtarmalı adamı
o muydu? o olabilir miydi? kaçar mıydı benimle?
kurtulur muyduk?!

sis çökmeye başladı yeniden
haykırıyordu kadın
nerdesin?
nerdesin?
haykırıyordu kadın
nerdesin?
duymuyordu adam
nerdesin?

bütün şehri yerle bir eden bir savaş başlamıştı şimdi yeniden
bütün sevdaların şehrini
toprakları ölmüş kalplerin zehirli kanıyla sulanmış şehri,
şüphelerin bulutlarıyla karanlığıyla gömmüştü savaş
ama
savaş çocuklarıydık biz, her birimiz derinimizden yaralı
yaralarımızın kabuğunu soyarak büyüdük
öyle ki
daha da kalınlaşmıştı derimiz her defasında
nüfuz edecek yeni yaralar açmaya gücü yetmez olmuştu kimsenin,
nasırlaşmıştık
sağ kalacağımızı bilerek yürüdük savaş alanında
savaşmadık birbirimiz için
ayağımızın altında leşini bile tükettiğimiz ruhların kemiklerini kırarak,
geçip gittim hayatından...

hazırdı kadın
silahsızdı
çırılçıplak
savaş alanında güvenle adama baktı, seslendi, tuttu yakasından, çekti kendine, bağırdı
haykırdı
nerdesin?
görmüyordu adam,
duymuyordu
bilmiyor muydu yoksa?

yürüdü kadın
sarıldı adam
yürüdü kadın
elini tuttu adam
yürüdü kadın
adam yoktu
yürüdü kadın
bir çiçek buldu yıkıntıların arasında
umut ve korkunun hiçbir anlam taşımadığı şehirde
güzel bir şey gördüğünde ne yapacağını bilemez baktı öylece
aldı çiçeği kadın, bastırdı içine
kırık hayallerini de sakladı yıkıntıların arasına
ölüm gibi bir şey olmuştu ama kimse ölmemişti


Thursday, December 24, 2015

Hey Jude

gerçeği daha yeni farkediyorum.
ben gidiyorum.
gideceğim yani.
biraz daha zamanı var ama
bu sefer gerçekten gidiyorum
sadece kaçmaktan söz ederken
kendi kendime
gerçekten gidiyorum
neden kaçtığımı da bilmeden üstelik
kendimle beraber herkesi ardımdan sürükleyerek
bilinmezliğe...

bülent ortaçgil dinleyecektik daha seninle, kucağına yatacaktım
ihsan oktay anar romanları okuyacaktık gece geç saatlere kadar, uykusuz
çok sıkılınca saçma reality showlardan birini izleyip dalga geçecektik
izlediğimiz bilim kurgu filmini tartışacaktık, zıtlaşacaktık, inatlaşacaktık

tanışacaktık daha seninle
boğazın ayazında vapura binecektik...

gidiyorum ben,
tanışamadık.
tez canlıyımdır ya
çok beklemem

daha da kötüleştirme durumu... tanışmadık nasıl olsa... değil mi?

zaten hep yalnızdım
zaten hep bir ben
içimden geldi cesaretim,
hep,
kendimden.
gidiyorum ben.
gideceğim yani.
daha vakti var.
gerçekten

g

e

r

ç

e

k


inanamıyorum hala.
bunu dinle, inancın olsun kendine.



Saturday, December 12, 2015

This Feeling


yorulmuştu
sadece hala nefes alabildiği için şanslı hisseder olmuştu
sahi bu kadar çok insan varken
nasıl olurdu bunca yalnızlık
neyimiz eksikti
yoksa fazla mıydık
sonu bilinmez bir çaresizliğin içinde debelenirken kesişti yolları
bir anda parmak uçlarında hissettiği sıcaklığı anlamadı önce
hayır ne gerek vardı
aklındaki boşlukla başı beladaydı zaten
sadece eğlencesine kendini ateşe atamayacak kadar geç kalmıştı
göğsüne bir yumruk yemişçesine batıyordu her nefesinde
boşluklar doldurulmak içindiyse de
koysan almıyordu
hayal etmek yanılgıya sürüklüyordu ne de olsa
sadece bu hissi alıp götürmeseydi ellerinden
kabul edilebilirdi
bekledi
derin bir nefes aldı.
iyi mi olacaktı acaba?
geçecek miydi bu da?
sonra bir cümle geldi aklına
kendine ne anlatacağını bilemediği o anda

olmamasına razıyım. oluyormuş gibi olmasın yeter

özgüvenini giydi yeniden
ve bitti.
"sonra yalnız bir opera başladı"