Monday, February 15, 2016

le temps de l'amour


yeşilliklerin içinde yan yana uzanmışız seninle. içimden maviler geçiyor. yüzüme vuruyor gözlerinin parıltısı. uykuyla uyanıklık arası bir baş dönmesinden hallice aklım uzaklara kayıyor. gerçekten kaçmak için çevremize ördüğümüz yalancı duvarların penceresine hayalden tüller asmışım. gerçek sesini her yükselttiğinde titretiyor camları, içeriye sızıyor şiddeti. korktukça daha çok sarılıyorum sana, yağmurdan sonra burnuma çalınan toprak kokusu gibi bir huzur doluyor göğüs kafesime. bakıyorum kendimize, sırılsıklam üstümüz başımız çamur içinde. insan bu kadar kirliyken, temiz bir duyumsamaya şaşırmıyor da görmezden gelmek istiyor herhalde güzelliğini.
üç beş günlük bir macera niyetiyle geldiğimiz bu yerde zaman gelip geçmiş, okyanusları aşmış ama hayat kendi akışını izler, tüller havalanır, duvarlar yıkılır, yirmili yaşlar biter.
oysa aşkın zamanı hem uzundur hem de kısa. ca dure toujours, on s'en souivent.


No comments:

Post a Comment